1/31/2011

Sarı Halka...


Yıldızlar galiba, DüN GeCe elim elindeyken görmüş BeNi... Dedim ki üzülmesin diyeydi her şey belki de... Anlamazdı yine ne yıldızlar ne benekler etraftaki... Kızılderili bir Adamdı BuGüN de DüŞ’ümdeki; çay tadında ve bir sigara... ANNE değil miydi AşK’ı yasaklayan; BeN’liğim mi BeN’cilliğim mi yoksa...?
Teslim olmak ve almak... Bu kadar yorgunken ve MARDİN’de bir kapı...
KıZıM gidiyor sanki ellerimden, tuhaf bir ayrılık; kokusunu bile bilemeden... ANNE’ye ne söylerim ki...? Bir ANNE’nin ANNE’si olmak... Her şey burada kilitlendi bir bahar akşamı ve BABA olmak ki sağ elinde Sarı bir metal çember; yüzündeyse tanıdık her şey... Sanki Sultan-ı Esma ve Beyaz bir boşluk... İki kişilik HaYaTLaR ve iki kişilik masalar, çaylı sigaralı... Bir oda dolusu HaYaL Kırıklığı Kokusu... BeN büyüyorum hala ve KıZıM...
Belki asla duymamalısın, yıkıntılardaki BeNi; bir avuç dolusu kırıklık, Pembe, Mavi...
Kaldırım kenarında uyuyan KeDi’ye verdim elbisemi ve kaçtı kuytuya... AşK şarkısı, şarkının adı; HaYaTTa Herkesin en az bir kere KeNDiNe sandığı... But I am a Super Girl... ????
Sokakların köşe başı süprizleri...
SeNi bulmama izin verme; bulsam da konuşmama...
Tek kişilik HaYaTLaR kurmalı...????
Keman çalsaydım, anlatırdım SiZe tüm HaYaTı...
Gerçekten dönmez mi gidenler tam da Yüzleri silinmeye başlarken... Unutmak, umuttan mı gelir yani eksikliğinden...?  Eksik Etekli bir cümle ve öznesiz, özensiz... İster miydim orada olmak, gizli bir Özne; Sarı çember sağdan sola geçerken...?
Az mıydık, azınlık mı...? Tebeşir koktu yine HaYaL-i Cihan... Sarı çiçekler taktım Kızıl saçlarıma, ellerimde papatya Beyazı... Solup giderken mektuplar, yaktım onları solup gitmektense... Kısmaktan mı gelirdi kıskançlık, hiç cevap vermedin BaNa ya da unuttum; güvenin gibi aynı...
Bırakın BeNi ve soluklarımı, ağırım; ne demekse...? DEDEMİN gümüş mektup açacağı ve postalanmayan mektuplar... Köylü olmalıydım ve köyde... Yeşil her yer ve Mavi... Renkler BeNi yordu ANNE ve BABA ve yaşlandım; yaş almadan daha...
Onurun kibirden tozları...
Kibrit Evlerde yaşamıştık Onunla, bazen mutluyduk ama genelde yanaklarımız ıslak... Kibrit Rüyalara yattık; Sahillerde Siyahtan Kırmızıya doğdu kayboluşumuz, kaybedişimiz ve... Kibrit koktu her şey yanana kadar güvenli, sonrası saniyeler... Kibrit koktu her şey AşK da, Nefret de Sahilde... 41 kere yattık DüŞ’lere, her seferinde 1 eksik döndük geriye...
SeNi hiç YaZmamışım...
Parmaklarımın arasından akan kum taneleri ama kum saatim yok ki...
Yazmamışım SeNi, Siyahtan Kızıl’a geçerken SeN ve sağdan sola...???
BeNi yavaş yavaş öldüren ne...?
Nefesim tutsam ölen dek ki konuşmasan SeNiNLe; Kırıklık...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder