2/02/2011

Mimoza nasıl kokar, yazsana BaNa...


 

    Fes Kırmızısı tadında Sohbetler ettiğim Evsiz Adam’larda kaldı AşK’ım... Mantar tıpalarla, boş Şarap Şişelerine tıkandı Kelimelemeler... Teneke kutuda yakılan Ateşte asılı, YüZüMüN ReSMi... Kullanılmış kağıtlar(l)a ödenen Minik Gümüş Liralar gibi Ömrümüz...
Mürdüm Yeşili Ağlayışları Korda yanıyor, Yaşlı Adam’ın... Elleri Ateşin Gölgesinde ve Makarasız Fotoğraf Makineleri Yağmurda... Usul usul anlatılan Şehir Efsaneleri’ni oynuyorum BeYNiMDe... Dekorsuz Mekanlarda, kasılı oyunculuğumla, donanımsız seyircilere, yırtık Beyaz Perde’lerde...
Eşkıya Adlarıyla anılan Evsizlerin Resimlerini yapıyorum, midemdeki fotoğraflarla saklamaya... Saklı Bir Kentin Mahsun Kadın’ı Karanlığı söküyor, Çamurla mayalanmış Erkek ve KıZ Çocukları ardında...
“SiZiN Artığınızdır, Ekmeğimiz; Ektiğimiz...” diyor Adam Gözlerinde... Gözlerimi kaçırıyorum, belki duymam diye... Kör Kuyu gibi İçim; Sözler parçalanıyor, ufalanıyor, çoğalıyor... Kına Gözlü Kız oturmuş Kucağıma; Camdan ELLeRiMLe oynuyor, Çivit Mavisi Saçları...
Saklandığım Evcilliğim Omzumda, soğuyorum yavaş...

İyot kokuyor GeCe...
Deniz yakın mı...?
Mimoza nasıl kokar, yazsana BaNa...

Hanımeli Kokusuna kadar yürü; okursun kaldırımda... 35 Adım belki var belki yok ama ayakların küçük SeNiN Pamuklu Prensesler gibi... Cüce Saatlerde yürü ki Devler kaçmasın...
Ölümü, SeN’i inceden öldüren Ölülere çok ağlarsan; gelmezlermiş DüŞ’lerine...

Kalkıyorum Evsiz Sofradan; GöZüMDe Kınadan çalma Leke, omzumda Çivit Mavi Saç Telleriyle... 35 Adım belki var belki yok ama Ayaklarım küçük BeNiM...

Mimoza nasıl kokar ki...?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder